up against

  1. (güçlük vb. ile) yüzyüze, karşı karşıya.
karşılaşmak Verb
karşılamak Verb
karşı karşıya gelmek Verb
(belaya/zorluğa) çatmak, (zorlukla vb.) karşılaşmak.
The workers came up against their employer's
unwillingness to pay higher wages.
to come up against someone: birisi ile ihtilâfa düşmek/çatışmak/zıt gitmek.
yakınında durmak Verb
biriyle zıtlaşmak Verb
kötü bir ilişki kurmak Verb
karşılaşmak.
(a) hızla çarpmak, toslamak.
The car ran up against a tree. (b) tesadüfen karşılaşmak, rastgelmek.

I ran up against old Bill in the market. (c)
k.d. (belaya) çatmak, (zorlukla) karşılaşmak.
I thought we would be successful, but we ran up against a lack of money.
köşeye sıkışmış
(malî) çıkmazda, çok zor durumda.
We're up against it!: Çattık belaya! İşler sarpa sardı! Ayıkla pirincin taşını!
başarısızliğa uğramak, çıkmaza saplanmak.
He tried several angles, but always came up against a blank wall.
çetin bir işe çatmak Verb
iflasla karşı karşıya gelmek Verb
müşkül durumda bulunmak Verb
çatmak Verb
muhalefete çatmak Verb
çetin rekabetle karşılaşmak Verb
kanuna karşı gelmek Verb
biriyle çatışmak Verb
bir sorunla karşılaşmak Verb
bir zorlukla karşılaşmak Verb
biriyle karşılaşmak Verb
güçlüklerle karşılaşmak Verb
aniden güçlüklerle karşılaşmak Verb
biriyle çatışmak Verb
nankörlük etmek Verb
düşmanca davranmak Verb
burnunu sürtmek, koklamak.
The horse nuzzled (up) against me. The dog nuzzled the sleeping child.
birine hınçla bir söz söylemek Verb
cesaretle karşılamak/savunmak, kafa tutmak, karşı durmak.
stand up to fate: talihe/kadere göğüs germek.